O İLK SIÇRAYIŞA İNANMAK!

 

Muazzez, Mayıs ayını pek severdi. Balkona çıkabilme günleri gelmişti. O sabah erkenden uyandı. Balkonu, keyifle yıkadı, çiçekleri suladı. Bahçe koltuklarının minderlerini güzelce yerleştirdi. Kırtasiyeden özenle seçtiği defteri alıp, koltuğa geçti. Zihninde uzun süredir yapmak isteyip yapamadığı o kadar çok şey birikmişti ki… Tek, tek, özenle, yazmaya başladı. Derinden gelen toprak kokusu, dikkatini dağıttı. Başını kaldırıp etrafına bakındığında, yağmur yağdığını fark etti. Yağış, rüzgârın etkisi ile balkonun zıttı yönünde yağıyordu. İçeri bir damla bile girmemesine memnun oldu. Hoş, gelse de sorun olmazdı. Netice de bahar yağmuruydu. Kısa sürer ama insana ferahlık verirdi. Bir saate kalmaz, kara bulutlar gider, güneş açardı. Ortalıkta yağmurdan eser kalmazdı.

Acıktığını fark etti. Çay da demini almıştır diye düşünerek, aceleyle mutfağa geçti. Babasının işe gitmeden önce aldığı poğaçaları bir tabağa koydu. Demli sıcacık çayıyla tekrar balkona döndü. Bir yandan çayını yudumluyor, bir yandan yapmak istediklerini gözden geçiriyordu.

Kendinden emin bir ses tonu ile ‘’Bu sefer olacak, başaracağım! ’’ dedi. Sürekli plan, program yapıyor, ama bir türlü hayata geçiremiyordu. Hayalleri çoktu, ama uygulamaya gelince, onu durduran şeyler vardı. O eminlik hissi bir süre sonra kaybolup gidiyordu.

Öğleden sonra arkadaşı Defne aradı. ‘’Muazzez hava çok güzel, müsaitsen yürüyüş yapalım mı? ‘’diye sordu. Düşüncelerden ve bir yere varamamaktan o kadar yorulmuştu ki hemen kabul etti. Kahve termoslarını da alıp, nehir kenarındaki parkurda yürüyüşe çıktılar. Biraz yürüdükten sonra nehrin kenarındaki çimlere oturdular. Orman havası, ortamın görüntüsü ve suyun sesi, çok huzur vericiydi. Sohbet, muhabbet, derken epey vakit geçmişti. Defne saatine bakınca; ‘’Eyvah benim kalkmam gerekiyor! ’’ diyerek, yerinden fırladı. Muazzez şaşkınlıkla;

-        Hayırdır, kötü bir şey mi oldu!

-        Hayır, tam tersi, ama ah benim bu unutkanlığım… Hani sana bahsettiğim dans kursu açma hayalim vardı. Hatırlıyor musun?

-        Evet, hatırladım.

-        Son bir aydır yoğun çalışıyorum. Hatta dükkânı kiraladım. Gelecek ay açılışı yapmaya niyetlendim. Birazdan dekor için iç mimar gelecek. Ve ben tamamen unutmuşum. Hemen oraya gitmem lazım. Kusura bakma, görüşürüz canım, hoşça kal.

Diyerek, üstünü silkelediği gibi hızlıca uzaklaştı. Muazzez hem sevinçli hem hüzünlü arkasından bakakaldı. İç dünyasına geri döndü ve düşüncelere daldı.

‘’Hayallerini gerçekleştiren bir kişi daha, ne mutlu ona! Peki, neden ben, bir türlü hayallerime kavuşamıyorum? Acaba nerede hata yapıyorum? ’’ sözleri, sürekli arka fonda dolanıp, durdu.  Böyle oturarak da bir yere varamayacağı aşikârdı. Zihni bir çıkış yolu, bir işaret arıyordu. Artık yorgun düşmüştü. Bir an durdu. Manzarayı izlemeye devam etti. Nehirden gelen kurbağa seslerini işitti. Hiç fark etmemiş olsa da nehrin kenarı kurbağalarla doluydu. Hemen hemen her yaprağın üzerinde bir kurbağa vardı. Küçücük bedenlerinden çıkan, kalın ses tonları ile bağrışıyorlardı. O sırada bir tanesi zıplayarak, başka bir yaprağa geçti. Sonra diğerine, tek tek hamle yaparak, kıyıya yaklaşıyordu. O sıçrayışlar Muazzez’e ilham olmuştu. Gözleri parladı.

“ Buldum, benimde hareket başlatmam lazım. Bir sıçrayışa ihtiyacım var. Bazen yürümek yetmez. Küçük de olsa adım, adım ama sürekli bir sıçrayış gerekiyor. Artık, o ilk sıçrayışın işe yarayacağına, inanıyorum! ”

Kendine güveninin olmadığını ve hiçbir zaman yapabileceğine inanmadığını anladı. ‘’Ya olmazsa, ya başaramazsam. Tüm arkadaşlarım, bir yerlere vardılar. Bense yıllardır, bir baltaya sap olamadım!’’ gibi sözlerle, sürekli kendisini aşağı çekiyordu. Bu inançsızlığın, özgüven eksikliğinin, tıkanıklığının sebebi olduğunu fark etti. Yıllarca başkalarının sonuçlarına odaklanmış, oraya nasıl vardıklarıyla ilgilenmemişti. O ilk sıçrayışın önemini bir kurbağadan öğreneceğini, hayal bile etmezdi. Bir sıçrayışta, oturduğu yerden kalktı ve evin yolunu tuttu. 

Değişim, dönüşüm ve farkındalık için minicik bir hareket başlatmak gerekir. O ilk sıçrayışın işe yarayacağına inanmak çok kıymetlidir. Her zaman hedeflenen yere varmak, mümkün olmayabilir. Ancak denememiş olmanın pişmanlığı, iç yarası olur. Olmazsa, olmaz! İnsan bunu kabullenip, kendine hemen başka bir yol çizer. Ama hiç denememiş olanın zihni; “Acaba olur muydu?” sorusundan kurtulamaz. Önemli olan, niyet edip, karar vermektir. Sebepler oluşturmaktır. Daha da önemlisi, yoldan keyif almaktır. Ancak;

Yoldan keyif alan, varacağı yerde mutlu olur!

 

 

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…

Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Yoldan keyif almak çok kıymetli gerçekten. Bir aydınlanma yaşadım. Teşekkür ederiz kaleminize, yüreğinize sağlık…

    YanıtlaSil
  2. Muazzez doğadaki mükemmel tasarıma bakarak ne güzel bir transfer yapmış kendi hayatına, çok teşekkürler farkındalık için ❤️

    YanıtlaSil
  3. Yola çıkarken net olmak yoldaki engelleri aşmanin doğru tepki vermenin en önemli sebebi.

    YanıtlaSil
  4. İnsan birşeyi yaparken onu keyifle yaptığı zaman mutlu oluyor çok güzel yazı🫶🏻

    YanıtlaSil

Yorum Gönder