Muazzez, Mayıs
ayını pek severdi. Balkona çıkabilme günleri gelmişti. O sabah erkenden uyandı.
Balkonu, keyifle yıkadı, çiçekleri suladı. Bahçe koltuklarının minderlerini
güzelce yerleştirdi. Kırtasiyeden özenle seçtiği defteri alıp, koltuğa geçti. Zihninde
uzun süredir yapmak isteyip yapamadığı o kadar çok şey birikmişti ki… Tek, tek,
özenle, yazmaya başladı. Derinden gelen toprak kokusu, dikkatini dağıttı.
Başını kaldırıp etrafına bakındığında, yağmur yağdığını fark etti. Yağış, rüzgârın
etkisi ile balkonun zıttı yönünde yağıyordu. İçeri bir damla bile girmemesine
memnun oldu. Hoş, gelse de sorun olmazdı. Netice de bahar yağmuruydu. Kısa
sürer ama insana ferahlık verirdi. Bir saate kalmaz, kara bulutlar gider, güneş
açardı. Ortalıkta yağmurdan eser kalmazdı.
Acıktığını fark
etti. Çay da demini almıştır diye düşünerek, aceleyle mutfağa geçti. Babasının
işe gitmeden önce aldığı poğaçaları bir tabağa koydu. Demli sıcacık çayıyla tekrar
balkona döndü. Bir yandan çayını yudumluyor, bir yandan yapmak istediklerini
gözden geçiriyordu.
Kendinden emin bir
ses tonu ile ‘’Bu sefer olacak, başaracağım! ’’ dedi. Sürekli plan, program
yapıyor, ama bir türlü hayata geçiremiyordu. Hayalleri çoktu, ama uygulamaya
gelince, onu durduran şeyler vardı. O eminlik hissi bir süre sonra kaybolup
gidiyordu.
Öğleden sonra arkadaşı
Defne aradı. ‘’Muazzez hava çok güzel, müsaitsen yürüyüş yapalım mı? ‘’diye
sordu. Düşüncelerden ve bir yere varamamaktan o kadar yorulmuştu ki hemen kabul
etti. Kahve termoslarını da alıp, nehir kenarındaki parkurda yürüyüşe çıktılar.
Biraz yürüdükten sonra nehrin kenarındaki çimlere oturdular. Orman havası, ortamın
görüntüsü ve suyun sesi, çok huzur vericiydi. Sohbet, muhabbet, derken epey
vakit geçmişti. Defne saatine bakınca; ‘’Eyvah benim kalkmam gerekiyor! ’’
diyerek, yerinden fırladı. Muazzez şaşkınlıkla;
-
Hayırdır, kötü bir
şey mi oldu!
-
Hayır, tam tersi,
ama ah benim bu unutkanlığım… Hani sana bahsettiğim dans kursu açma hayalim vardı.
Hatırlıyor musun?
-
Evet, hatırladım.
-
Son bir aydır
yoğun çalışıyorum. Hatta dükkânı kiraladım. Gelecek ay açılışı yapmaya
niyetlendim. Birazdan dekor için iç mimar gelecek. Ve ben tamamen unutmuşum.
Hemen oraya gitmem lazım. Kusura bakma, görüşürüz canım, hoşça kal.
Diyerek, üstünü
silkelediği gibi hızlıca uzaklaştı. Muazzez hem sevinçli hem hüzünlü arkasından
bakakaldı. İç dünyasına geri döndü ve düşüncelere daldı.
‘’Hayallerini gerçekleştiren
bir kişi daha, ne mutlu ona! Peki, neden ben, bir türlü hayallerime
kavuşamıyorum? Acaba nerede hata yapıyorum? ’’ sözleri, sürekli arka fonda
dolanıp, durdu. Böyle oturarak da bir
yere varamayacağı aşikârdı. Zihni bir çıkış yolu, bir işaret arıyordu. Artık yorgun
düşmüştü. Bir an durdu. Manzarayı izlemeye devam etti. Nehirden gelen kurbağa
seslerini işitti. Hiç fark etmemiş olsa da nehrin kenarı kurbağalarla doluydu.
Hemen hemen her yaprağın üzerinde bir kurbağa vardı. Küçücük bedenlerinden
çıkan, kalın ses tonları ile bağrışıyorlardı. O sırada bir tanesi zıplayarak,
başka bir yaprağa geçti. Sonra diğerine, tek tek hamle yaparak, kıyıya
yaklaşıyordu. O sıçrayışlar Muazzez’e ilham olmuştu. Gözleri parladı.
“ Buldum, benimde
hareket başlatmam lazım. Bir sıçrayışa ihtiyacım var. Bazen yürümek yetmez.
Küçük de olsa adım, adım ama sürekli bir sıçrayış gerekiyor. Artık, o ilk sıçrayışın
işe yarayacağına, inanıyorum! ”
Kendine güveninin
olmadığını ve hiçbir zaman yapabileceğine inanmadığını anladı. ‘’Ya olmazsa, ya
başaramazsam. Tüm arkadaşlarım, bir yerlere vardılar. Bense yıllardır, bir
baltaya sap olamadım!’’ gibi sözlerle, sürekli kendisini aşağı çekiyordu. Bu inançsızlığın,
özgüven eksikliğinin, tıkanıklığının sebebi olduğunu fark etti. Yıllarca
başkalarının sonuçlarına odaklanmış, oraya nasıl vardıklarıyla ilgilenmemişti.
O ilk sıçrayışın önemini bir kurbağadan öğreneceğini, hayal bile etmezdi. Bir
sıçrayışta, oturduğu yerden kalktı ve evin yolunu tuttu.
Değişim, dönüşüm ve farkındalık için
minicik bir hareket başlatmak gerekir. O ilk sıçrayışın işe
yarayacağına inanmak çok kıymetlidir. Her zaman hedeflenen yere varmak, mümkün
olmayabilir. Ancak denememiş olmanın pişmanlığı, iç yarası olur. Olmazsa, olmaz!
İnsan bunu kabullenip, kendine hemen başka bir yol çizer. Ama hiç denememiş
olanın zihni; “Acaba olur muydu?” sorusundan kurtulamaz. Önemli olan, niyet
edip, karar vermektir. Sebepler oluşturmaktır. Daha da önemlisi, yoldan keyif
almaktır. Ancak;
Yoldan keyif alan, varacağı yerde mutlu
olur!
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Yoldan keyif almak çok kıymetli gerçekten. Bir aydınlanma yaşadım. Teşekkür ederiz kaleminize, yüreğinize sağlık…
YanıtlaSilMuazzez doğadaki mükemmel tasarıma bakarak ne güzel bir transfer yapmış kendi hayatına, çok teşekkürler farkındalık için ❤️
YanıtlaSilYola çıkarken net olmak yoldaki engelleri aşmanin doğru tepki vermenin en önemli sebebi.
YanıtlaSil