Senin Taşın Hangisi?


Asla başkasının evinde kalamam.

Asla pırasa yemem.

Asla birisine borç veremem.

Asla insanlara “hayır” diyemem.

Asla büyük konuşmam.

Asla bana karışılmasına izin vermem.

Asla insanlara çok güvenemem.

Asla kahvesiz yapamam.

Asla iki işi aynı anda yapamam.

Asla benden  farklı düşüncede olan biriyle arkadaş olamam.

Asla başka şehirde yaşayamam.

Asla az uykuyla yaşayamam.

Asla ekmek olmadan doyamam.

Asla annemsiz yapamam.

Cümleler ne kadar keskin ve net değil mi? Herkesin hayatında “asla” dediği şeyler vardır tabi ki. Mesele keskinliğimizle oluşan taşlarla, yolumuzu tıkamamaktır...

 

Senin Taşın Hangisi?

Hasan Usta yıllarını inşaatlarda geçirmiş bir taş ustasıydı. İnşaatta lazım olan taşları istenilen ölçüdeki boyutlara getirir, onları gerektiği gibi yerleştirirdi. Babadan kalma mesleği ile ekmeğini bu kapıdan kazanıyordu.

Dinamik vücut yapısı ve güçlü kolları ile adeta yanındaki çıraklara meydan okuyordu. Görünüşü heybetli, kalbi ise bir yufka hamuru kadar yumuşaktı. Yetiştirdiği her çırağa babacan davranırdı. Mesleği ile ilgili tüm bilgileri anlatmaktan çekinmezdi..

Zorlu ve meşakkatli bu işte çalışmak onu biraz yıpratmıştı. Yıllardır taş tozu solumak, Hasan Usta' da, nefes problemi başlatmıştı. "Artık yaşlandın be usta. Yıllardır inşaatta taş tozu yuttun. Git, biraz da hayatı sen yaşa." diyenlere; "Asıl sen yaşlanmışsın. Hem ben şu gençlere taş çıkartırım." diyerek işi espriye vururdu. Ona göre emekli olmak anlamsızdı. İnsan üretmeli ve çalışmalıydı. “Nereye kadar ustam?” diye sorduklarında "Gittiği yere kadar .“diye cevaplardı.

Hasan Usta yeni bir inşaatta iş almıştı. Patron, mimarlar ve stajyerlerle birlikte toplantıdayken Hasan Usta' yı da çağırdı. "Gel Ustam. Seni yeni stajyerlerimizle tanıştırmak isterim. Arkadaşlar Hasan Usta’ mız bizim kıymetlimizdir. Eskiden beri beraber çalışırız. Biliyorum herkesin öğrendiği, bildiği şeyler var. Ama ustamızla yakından tanışmanızı isterim. Onun deneyimlerinden, bilgisinden faydalanmak size çok şey katacaktır. Projemiz tekrardan hayırlı olsun." diyerek toplantıyı bitirdi.

Stajyerler Hasan Usta ile sohbet ederken Yeşim pek oralı olmadı. Şefin odasına gidip yapması gerekenlerle ilgilenmek ona daha mantıklı geliyordu. Yarım saat sonra arkadaşları yanına gelince; "Neden yanımızdan gittin Yeşim? diye sordular.

“Arkadaşlar biz bu işin okulunu okuduk. Yani ilkokul mezunu birisinden ne öğreneceğiz ki?  Boşuna vakit kaybedeceğiz. Hem o bir taş ustası. Ne yani biz de mi taş döşeyeceğiz?” diye cevap verdi.   

Günler geçiyor, inşaat devam ederken stajyerler Hasan Usta ile samimiyeti ilerletiyorlardı. Tabi ki Yeşim bunların dışındaydı. O sadece; "Günaydın, iyi akşamlar." demekle yetiniyordu. Kendisini Hasan Usta' dan bir şey öğrenemeyeceğine ikna etmişti. Bir de kendisinin diplomalı olması ona yetiyordu.

Yeşim sadece Hasan Usta' ya karşı böyle değildi. İnsanlara mesafeli olmayı seviyordu. Çok samimi olmak yerine, sınırlı düzeyde ilişkiler kuruyordu. Adeta yıkılmaz kalın duvarları vardı. Bu da onun hayatta daha yalnızlaştırıyordu.  

Akşam olunca, mesai bitimine doğru Hasan Usta üstünü değiştirmek için işçilere ayrılan konteynıra doğru yürüdü. İstemeden de olsa birisinin telefon konuşmasını duydu. Anlaşılan o ki Yeşim annesi ile tartışıyordu. Arada sesi çatallaşıyor, bazen ağlamaklı, bazen de öfkeli oluyordu. Yeşim daha fazla dayanamayıp telefonu annesinin yüzüne kapattı. Gözündeki yaşı silerken Hasan Usta ile karşı karşıya geldi.

“Usta sen burada mıydın?”

“Evet  üzerimi değiştirmek için gelmiştim.”

“ Sen iyi misin Yeşim kızım? 

“İyiyim” diyerek öfkeyle baktı ustanın yüzüne. 

Ama sinirden kaskatı kesildiği her halinden anlaşılıyordu.

“Yeşim bugün yeni taşlar geldi. Benim çırak mesai bitti diye gitmiş. Bana taşların listesini çıkartmamda yardımcı olur musun? Çok sürmez en fazla yarım saat. Hangisinden ne kadar daha lazım olduğunu iletmemi istiyorlar. Bana yardım edersen çok iyi olur kızım.”

Yeşim çok saçma gelen bu teklif karşısında ne yapacağını bilemedi. Ama bu yaşlı adama da yardım etmek istiyordu. “Tamam ama yarım saatten fazla sürmesin. Geç kalmak istemiyorum.” diye cevap verdi.

Hasan Usta ve Yeşim beraber işe koyuldular. Hasan Usta taşın ismini söylüyor, kaç çuval kaldığını, ne kadar daha lazım olduğunu belirtiyordu. Yeşim de söylenilenleri bir bir yazıyordu.

“Evet bu sonuncusuydu. Çok teşekkür ederim Yeşim kızım. Sayende hızlıca bitirdik. Ahhh şu taşların dili olsa da anlatsalar. Nerelerden geliyorlar, hangi işlemlerden geçiyorlar. Bazısı var kayadan sert , onu kırması, şekil vermesi ayrı bir iştir.  Bazısı var kolay şekil alır, fazla dayanıklı olmaz. Onu da dayanıklı hale getirmek için ayrı uğraşırız. Tıpkı insanlar  gibi işte...”

“İnsanlar gibi derken, anlamadım usta?”

“Bak bu taşı elinde sık sıkamazsın. Çünkü bunun mizacı serttir. Ama kullanmak için içine başka şeyler katılır ki kolay şekillenebilsin. İnsan da öyledir. Bazısının mizacı serttir. Hiç bir şeye kolay uyum sağlayamaz. O insana ulaşamazsın yani. Kendini başkalarına karşı kapatmıştır. Kendi kuralları vardır. Onun dışına çıkmak istemez. Çok keskin kurallar bazen insanın içini taş gibi sert yapar.”

“Taş kalpli gibi mi yani?”

“Yani tam olarak öyle denilmese de işin sonu oraya varır.  Bak bu taşlara biz, tazyikli su ile müdahale ediyoruz. Yumuşayıp, kesildikten sonra kullanabiliyoruz. Yani o zaman faydalanabiliyoruz. Kırılmasa, şekil almasa kullanamayız.”

Yeşim “Hasan Usta ne demek istiyor? diye düşünürken aklındaki soruları da sormak istiyordu.

“Yani insanın kurallarının olması onu taş kalpli mi yapar?”

“Hayır tabiki de kurallarımız olmalıdır.  Ama bazen kendimize duvar gibi ördüğümüz  kurallar vardır. Bunlarla hayat öyle zor olur ki, insanlarla aramıza engel koyarlar. O zaman bu kurallar bize zarar verir. Deredeki taşları düşün.  Suyla hareket edince akıp giderler. Ama hareket etmeyince dere ne olur?”

Yeşim, yaşlarla dolan gözlerini, farketmeden eliyle sildi. Acı bir tebessüm ile Hasan Usta' ya; "Mesajı aldım." dedi.

Şimdi söyle bakalım senin taşın hangisi?


Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…

Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Ellerinize sağlık. Çok güzel anlatmissiniz.incitmeden.

    YanıtlaSil
  2. Kaleminize sağlık… çok güzel anlatım… 💕

    YanıtlaSil
  3. Taşlar… evet insanın sınırları olmalı ama kaya gibi sert olanla da zor…

    YanıtlaSil
  4. Öyle akıcı güzel bir dille yazmışsınız ki yüreğinize sağlık🙏🏼 Taş ile insan mizacını ne güzel karşılaştırmış, ne güzel benzetmişsiniz🙏🏼🌺

    YanıtlaSil
  5. Yumuşak taşlar, kolay şekil alan ama dayanıklılık gerektiren sağ loblular. Sert taşlar, şekil vermesi zor, dayanıklı sol loblular :)

    YanıtlaSil
  6. Kendime koyduğum engelleri düşündürttü, teşekkürler

    YanıtlaSil
  7. Çok anlamlı güzel bir yazı olmuş elinize sağlık 🌷

    YanıtlaSil
  8. "Arkadaşlar biz bu işin okulunu okuduk. Yani ilkokul mezunu birisinden ne öğreneceğiz ki? " Merak etme kuzum. Hayat öğretir insan; herkesten, her meslekten, her seviyeden..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder