Gece herkesten sonra
uyur, sabah da erkenden kalkardı. Kahve makinesinin düğmesine basar ve evinin
en sevdiği köşesinde yerini alıp, pencereden dışarıyı seyrederdi. Gecenin ve
sabahın sakinliğini çok sever ve kendisine iyi geldiğini düşünürdü. O sabah
kalktığında her şeyin farklı olmasını diledi. Çünkü en sevdiği köşesinde
zihninden sürekli aynı sorular geçerdi.
-Ben neden
insanlar tarafından anlaşılamıyorum?
-Neden bu kadar mutsuz ve yalnızım?
Hep bu vakitte
canını sıkan kişileri, yaşadıklarını yeniden hatırlıyordu.
Sürekli neden, niçin, nasıl diye sorular sorup, bulamadığı cevaplarla baş başa kalıyordu. Bu çözümsüzlük onu gergin ve sinirli yapıyordu.
Günlük yaptığı ev
işleri, eşi ve çocukları kısa süreliğine onu oyalayıp haz verse de gülerken,
bir anda mutsuz olabiliyordu. “Böyle
gelmiş, böyle gider” diyerek, çok uzun zamandır yaşadığı bu ruh halini normalleştirmeye
çalışıyordu. Önceleri bu durumdan kurtulmak için çok mücadele vermişti. Farklı
farklı yöntemleri denemiş ama ona iyi gelmediğini anlayınca vazgeçmişti.
Oysa bu şehirde yaşamanın hayalini
lise yıllarından beri kuruyordu. Üniversite okuyacak, yaşadığı küçük şehirden
kurtulup, kendi ayakları üzerinde duracaktı. Özgürlük tam da onu anlatan
kelimeydi. Büyük bir şehirde, hareketli
bir iş hayatı, her akşam arkadaşlarla yapılacak gezmeler, nerede sabah, orda
akşam, tarzında ki yaşantı hayal ettiği yaşam stili idi. Ama hiçbir şey
düşündüğü gibi olmadı.
Üniversite sınavını 2 yıl denemiş,
istediği bölüm olmayınca vazgeçmişti. Tabii bu süreçte ailenin yaşadığı maddi
sıkıntılar ve beraberinde gelen huzursuzluk, hevesinin kırılmasına vesile
olmuştu. Birçok arkadaşının üniversiteye gitmiş olması onu dahada
yalnızlaştırmıştı.
Yapacağı en iyi şeyin evlenmek
olduğunu ve böylelikle kendi özgürlüğüne kavuşacağını düşünüyordu. Zaman içinde
gelen teklifleri değerlendirerek, bir evlilik yaptı. Evliliğin ilk zamanları heyecanlıydı.
Ve ilk bebek tüm zamanını alıyordu. Sıkılmaya çok da vakti kalmamıştı.
Bu yaşam, beklentilerini
karşılamamıştı ve hiç hayal ettiği gibi değildi. Çözüm bulamadığı için
ertelediği sorunlar, yüksekten yuvarlanarak gelen kartopu gibi hızlıca
büyüyerek, devam ediyordu.
2 yıl sonra eşine sunulan bir iş
teklifiyle, hayalini kurduğu bu büyük şehre, İstanbul'a gelmişlerdi. Her şey
çok güzel olacaktı. Belki bundan sonra yakalayamadığı o mutlu hayatı, bu
şehirde bulabilirdi. Artık hayatları bir düzene girmiş, çektiği maddi zorluklar
azalmış, eskisinden çok daha iyi imkanlara sahip olmuşlardı.
Bol bol arkadaş ediniyor, geziyor ve
İstanbul'un tadını çıkartıyordu. Ama bir türlü aradığı dostluğu bulamamıştı. Kendisi
arkadaşlarına çok değer verip, zor zamanlarında yanlarına koşarken, aynı
karşılığı bulamıyordu. Ne zaman güzel bir paylaşımda bulunsa “Neredesin?
Geliyorum!” telefonları alıyor, bunun dışında hatırlanmıyordu.
Herkes iyi gün dostu muydu?
Hastalandığında, ev taşırken, yardıma
çok ihtiyacı olduğunda bu insanlar neredeydiler?
Herkes güzellikleri paylaşırken
aceleci, sıkıntıları paylaşırken sağır ve kör mü olmuştu?
Bu vefasızlık onu çok üzüyordu.
Aslında onu üzen, ilişkilerin samimiyetsiz ve menfaat çıkarı doğrultusunda
olmasıydı.
Hayalini kurduğu, en sevdiği bu şehrin,
posasız ve rafineri bir hayat sunması onu alt üst etmişti. “Payıma düşen, bu
olmamalıydı!” diyerek sürekli iç çekiyordu.
Bu sahte yaşamların kendine uygun
olmadığını anlamış, ilişkilerinde seçici davranmaya başlamıştı. Aslında
kimseyle ilişki kurmak istemiyor, evinde yalnızlığı ile yaşamayı tercih
ediyordu. Çünkü karşısındaki insanları tanıyamıyor ve sağlıklı ilişkiler kuramıyordu.
Yine rutin sorularla baş başa
kalmıştı. Kafası dağılsın diye telefonunu eline aldı. Gördüğü bir yazı
dikkatini çekti.
“Doğru sebepleri oluşturamazsak,
doğru sonuçlara ulaşamayız. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur. Eğer mutlu
değilsen, seni buraya getiren sebepleri sorgulamalısın! Ve tavsiyem bunu bir an
önce yap. Çünkü ertelediğin her şey büyür!”
Tamda böyle olmuştu. Hep sonuçları
irdeleyip üzülüyordu. Birden ortalık aydınlandı. Nasıl sebeplerimi
değiştirebilirim sorusu zihninde belirdi.
Herkes hayat sahnesinde iyi ya da
kötü rolünü oynuyordu. Her şey niyet edip seçim yapmaktan ibaretti, gerisi
kendinden şekilleniyordu. Bunu fark ettiğinde içindeki huzur duygusunu daha
önce hiç yaşamamıştı.
Gülümseyerek; “BÖYLE GELMİŞ AMA BÖYLE
GİTMEZ!” dedi ve ayağa kalktı...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Günümüzde maalesef ‘hayal et senin olsun’ tipi söylemler hep insanın sonuca odaklanmasına sebep oluyor… İnsanların sebeplere odaklanmasına gerektiği çok güzel anlatılmış .☘️
YanıtlaSilKaleminize sağlık… 🌸
İnsanlar aynı davranışları yaparak farklı sonuçlar beklerler. Oysaki aynı davranışlar aynı sonuçları verir.Bizlerde hayatta kendimizden çok taviz vererek aslında kendi nankörlerimizi oluştururuz..Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş🌺
YanıtlaSilHer şey bizimle alakalı bunu farket ve ayağa kalk. Kaleminize sağlık 😊
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilKaleminize sağlık 💐
YanıtlaSilElinize sağlık 🌷
YanıtlaSilElinize emeğine sağlık
YanıtlaSilDoğru sebepleri oluşturmazsak doğru sonuçlara ulaşamayız. Elinize sağlık.
YanıtlaSilNankörleri nasıl oluşturuyoruz? Sonuçlar sebepleri doğru oluşturmaktan geçiyor.
YanıtlaSilHayatta hiç bir şey için geç değil yeter ki kendimiz için doğru soruyu bulup çözüm ulaşmak elinize sağlık çok güzel.
YanıtlaSilSebeplerimi nasıl değiştirebilirim... Sorulması gereken soru bu... Elinize sağlık
YanıtlaSilHerkes hayatta mutlu olmak istiyor ama çok çok az insan mutlu..Nasıl mutlu olunur sorusuna güzel cevaplar var...Teşekkürler
YanıtlaSilİnsan hep sonucu kovalar fakat o sonucuna gelmek için neler yapması gerektiğini pek düşünmez...Elinize sağlık insanın ne yapması gerektiği güzel özetlenmiş
YanıtlaSilErtelenen herşey büyür 👍
YanıtlaSilHayat herzaman sonuç odaklı deyildir bence bazende anı yaşamak gerekir .Bu demek deyil Ağustos böceği gibi eğlenelim tabiki yarınları düşüneceğiz ama yarınları düşünürken de bugünleri kaçırmayalım lütfen... İnsan hayatını Allah'ın doğruları üzerine kurarsa Rabbim zaten güzellikleri yollarımızı seriyor inşallah onun yanında onun doğrularıyla geleceğe hep birlikte yürüyelim..😊
YanıtlaSilMekan değiştirmek hiçbir sorunu çözmez.Önce sorunun sebebini çözmek gerekir.Elinize sağlık
YanıtlaSilÇok güzel aktı gitti ... Kalemininize sağlık
YanıtlaSilBöyle gelmiş ama böyle gitmez… :)
YanıtlaSilAh insan, hep sonuçla ilgilenir… Oysa, sebepler sonucu oluşturur…
YanıtlaSilOkuyunca kendini o karakterde görmek ve sonucunda yapman gereken mesajı almak insani gerçekten iyi yapiyor🌸
YanıtlaSilVe yepyeni bir sayfa açıldı... :)
YanıtlaSilDününden daha iyi olanlara selam olsun. Kaliteli gerçek ilişkiler kurabilmemiz dilekleriyle 💕
YanıtlaSilVee dönüşüm başlar
YanıtlaSilElinize sağlık çok güzel bir yazı okurken bende kendi hayatımdan bazı kesitler gözümde canlandı kimseden birsey beklememek ve kendi kul hakkına girmemek
YanıtlaSilHayatımıza yön vermek bizim elimizde. Biz sebeplerimize odaklanalım. Sonuçlar Rabbimizin elinde🙏🏼♥️🌺💋
YanıtlaSilKaleminize sağlık güzel bir yazı
YanıtlaSilBir şeyden memnun değilsen, seni o sonuca getiren sebeplere baktın mı?
YanıtlaSilKıymetli hocam, bu anlamlı ve insana hayat telaşında bir soluklanma etkisi yaratan değerli sözleriniz için teşekkür ederiz. Kaleminize sağlık 🥰❤️
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌷
YanıtlaSilİnsan bazen mutsuzluk girdabınada alışıyor. Ve çıkamayacak gibi hissediyor…Kalemine Sağlık🤗
YanıtlaSilSonuçtan memnun değil misin? Sebebine bak a canım sebebine bak..
YanıtlaSilSebeplerimiz her şeyi ortaya koyuyor aslında
YanıtlaSil