Güneşin ışık hüzmeleri
hastanenin penceresinden içeriye yansıyordu. Gün, ferahlığı ve serinliği
beraberinde getirmişti. Hastanenin uzun koridorları, sabahın erken saatlerinde tedavi
için bekleyen insanlarla dolmuş, görevliler ise günün yoğun temposuna uyumlanmaya
çalışıyorlardı.
Hayriye hemşire, enjeksiyon
odasının önünde bekleyen hastalara doğru seslendi;
-Sıradaki hasta gelebilir.
Yakın bir beldeden tatile
gelen bir çift, salgına yakalanmış, serum taktırmak için bekliyordu. Hemen
kalkıp, çağrı yapılan odaya doğru yöneldiler. Hayriye hemşire; “Geçmiş olsun.
Buyurun oturun, siz kolunuzu açın, serumunuzu hazırlayıp geliyorum” diyerek,
ilaç odasına yöneldi ve hazırlıklarını yaparak geri döndü.
-Lütfen, kıyafetinizin
kolunu biraz daha yukarıya çeker misiniz?
-Kolum yeteri kadar yukarda,
sen işine bak! Elimin üstüne tak, bir an önce bitsin, biz de evimize gidelim.
-Ne biçim konuşuyorsunuz
hanım efendi? On iki yıllık hemşireyim. Elinin üstüne takacakmışım. İşimi sizden
mi öğreneceğim? Serum falan takmıyorum, gidin kime taktırırsanız taktırın! Diyerek
odayı terk etti.
Bu atışma, herkesin dikkatini
çekti. Önce bir sessizlik, sonrasında da bir uğultu oldu. Bir anda neye
uğradıklarını anlayamayan Metin Bey ve eşi Nevin Hanım, şaşırıp kaldı. Hemşirenin
bu tavrına çok sinirlenseler de sakin kalmaya gayret ederek, beklemeye devam
ettiler.
Olanlara şahit olan mesai arkadaşı,
hemen Hayriye’nin yanına gitti;
- Kuzum hayırdır? İyi misin
sen? Nedir bu gerginlik? Neticede hasta, canı burnunda! Ayrıca, kim olduklarını
biliyor musun? Keşke daha sakin olsaydın. Ya seni şikâyet ederlerse? Bu
insanlar şehir hastanesinde görev yapıyor. İnsan insana muhtaçtır. Hayat bu ya,
bir yerde karşına çıkabilirler.
-Aman ne yapayım? Kim
oldukları umurumda bile değil. Önce insan olmayı öğrensinler! Bir de sen canımı
sıkma ne olur!
Aradan iki yıl kadar
geçmişti. Hayriye’nin, iki saat uzaklıkta olan başka bir hastaneye tayini çıkmıştı.
Daha ilk iş gününde, tartıştığı bu çiftle karşılaşmış, tanıyarak içten içe
mahcup olmuştu.
Hayat bu ya, Nevin Hanım, bilgi
işlemci, eşi de aynı hastanenin müdürüydü. Hayriye bir yandan “Dünya ne kadar
küçük!” diye düşünüyor, bir yandan da “Nerden çıktılar ya, her gördüğümde canım
sıkılacak” diye içinden geçiriyordu. Daha ilk iş gününde, geçmişe dair
hatırlamak istemediği bir olayın kahramanlarıyla karşılaşmak, moralini bozmuş,
motivasyonunu düşürmüştü. Yaşadıkları o gün, gözünde canlandı. Kendini bir kez
daha kötü hissetti. Sonrasında da uzun bir süre müdürünün ve eşi Nevin hanımın yüzlerine
bakamadı. Ne zaman karşılaşsalar, tartıştıkları sahne gözünün önüne geliyor, morali
bozuluyor, yüzünü yere eğiyordu.
Geçmişe dair duyduğu bu pişmanlık hiç dinmiyordu. Hem bir
anlık öfkenin sıkıntısını çekiyor, hem de gerektiğinde sakin ve pasif
kalabilmenin önemini düşünüyordu.
Ama insanın ani tepkiler veriyor olmasının sabrından
götürdüğünü, duyguları aktif olan kişinin algılamasının zayıfladığını, nereden
bilebilirdi ki!
Bazen kimsenin bir şey öğretmesine gerek kalmaz. Çünkü;
Hayat en iyi öğretmendir…
Hayriye, aynı yerde böyle huzursuz bir şekilde çalışmaya
devam edemeyeceğini anlayınca, gidip karşılıklı konuşmaya karar verdi. Ertesi
sabah ilk iş müdürünü odasında ziyaret etti.
-Af edersiniz. Müsaitseniz
biraz konuşabilir miyiz?
-Tabi buyurun oturun,
Hayriye Hanım.
-Geçmişte yaşadığımız bu
tatsız olay, maalesef benim hiç aklımdan çıkmıyor. Düşündükçe mahcup oluyorum.
Gerçekten çok üzgünüm. Eşiniz o an hasta ve gergindi. Bende yorgun ve
uykusuzdum. Bir anda sinirlerime hâkim olamadım. Rica ederim kusuruma bakmayın.
Benim için bu olayın en önemli yanı, hayatın beni hatamla yüzleştirmesi oldu…
Yani siz bugün müdürüm değil
de sokaktan geçen biri olsaydınız, yine de bu mahcubiyeti hisseder miydim diye,
sordum kendime. Evet hissederdim. Çünkü insan sinirlendiğinde, gözü bir şey
görmüyor. Doğru düşünemiyor ve hata yapıyor. Ancak, sakin kalmayı başardığımızda
doğru tepkiler verebiliyoruz. Sonra sakinleşince, yapılanlardan pişman olunuyor.
Ama geçmiş olsun! Ben dersimi aldım. Günlerdir kendimi çok huzursuz
hissediyordum. Buda iş motivasyonumu düşürüyor. Bu sebeple sizinle konuşmak
istedim. Vaktinizi aldım, sizden ve eşinizden geç te olsa özür dilerim.
-Rica ederim Hayriye Hanım. İnsanın
hatasını fark edip, yaşadıklarından ders çıkarabilmesi çok kıymetli. O
olaydan sonra bende, kim olduğunuzu, çalışanlarla ve hastalarla ilişkilerinizin
nasıl olduğunu soruşturdum. Ve hakkınızda olumlu şeyler duydum. Neticede
insanız ve şaşarız diyerek, konunun üzerinde durmak istemedim. Evet o gün, eşim
ve ben rahatsızdık. Gerçekten anlayışınıza ihtiyacımız vardı. Eşimde size kaba
davranmış, ters bir cevap vermişti. Haklı olsanız da bu gibi durumlarda, hastalar
biraz idare edilmeli diye düşünüyorum. Neyse, bu naif görüşme için teşekkür
ederim. Hoş geldiniz, tekrardan yeni işiniz hayırlı olsun. Bence Nevin Hanımla
da görüşün, diyerek tebessüm etti.
-Aklımda! Müsaadenizle şimdi
bir de onu ziyaret edeceğim.
Hayriye odadan çıkarak, bir
kahve aldı ve bilgi işlemin yolunu tuttu. Nevin hanıma kahveyi uzatarak; “Hiç
uzun uzun vaktinizi almayacağım, geçmişte yaşadığımız o tatsız olay adına, sizden
özür diliyorum. Lütfen hakkınızı helal edin!” dedi.
Nevin hanım; “Kahve
sevdiğimi nerden biliyordunuz? Çok teşekkür ederim. Ben Nevin, tanıştığımıza
memnun oldum” diyerek, güler yüzle, tokalaşmak üzere elini uzattı.
Bu olgun karşılama
Hayriye’yi çok mutlu etmiş, bir anda eriyen buzlarla, sırtından büyük bir yük
kalkmıştı.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Hata yapabiliriz. Mühim olan hatada ısrarcı olmamak. Teşekkür ederiz yüreğinize sağlık👏👏👏
YanıtlaSilAnda verilen tepkiler ne.kadar önemli. Bir kalp kırmak ya da o kalbi kazanmak insanın anlık tepkisine bağlıymis .kaleminize saglik
YanıtlaSilelinize sağlık...
YanıtlaSilBir sinir anı ile yüzleşmek... Beni geçmişe götüren bir yazı, çok beğendim. Doğru tepkileri öğrenebilmek, sakin sabırlı tepkilerle ilerleyebilmek, geleceği de düşünerek hareket etmek emeğinize sağlık...
YanıtlaSilVicdanın sesi ne kadar kıymetli, içinden bir ses özür dile derken diğeri boş ver geçmişte kaldı, yeniden hatırlatıp rezil mi olmak istiyorsun diye fitne verir.
YanıtlaSilOysa bu durum kalplerde ısınma meydana getirebilecekken, kalpleri parçalayabilirdi de.
Daha çok vicdanın sesini dinleyenlerden oluruz 🙏
Elinize sağlık. 👌🏻🌷
YanıtlaSilİnsan hayatta hata yapabilir. Bunu toparlamaya çalışıyor olması çok kıymetli🪻
YanıtlaSilÇok anlamlı bir hikaye olmuş. İnsan bazen vakit geçince özür de dileyemiyor o şekilde yaşayıp gidiyor. Oysa vakit varken hala hatalarınızı düzeltebiliriz.
YanıtlaSil“Hayat en iyi öğretmendir” kedinlikle katılıyorum. Karşımızdaki insan işine gelmediği için anlamak istemiyorsa boş… anlaması için zamana bırak. Hayata bırak çok güzel anlamlamasını sağlıyor. Teşekkürler…
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilAni tepkiler vermek, sabrımızdan götürüyor. Duygularımız aktifleşince algılamamamız zayıflıyor..
YanıtlaSilHatasız olma ihtimalimiz yok. Önemli olan hatalarımızdan ders çıkarmak.
YanıtlaSilo anın kıyısına gelmeden şu başlığın ağırlığını bilemez insan...
YanıtlaSilHer insan hata yapar önemli olan hatalardan ders çıkarıp tekrar etmemektir
YanıtlaSil