BAHARI HABER VEREN SARI YAPRAKLAR

 

Sonbahar yaklaşıyordu. Nazan işe giderken etrafta yaprakları sararan ağaçları izliyordu. Sanki mevsime uyumlanarak, serinleyen havaya, yağacak yağmurlara hazırlık yapıyorlardı. En çok yaz mevsimini severdi. Ama doğanın yapmış olduğu bu geçiş hazırlıklarına da hayranlık duyuyordu.

İş yerine geldiğinde kahvesini aldı ve bilgisayarın başına oturdu. Cama vuran damlaların çıkardığı sesten, yağmurun şiddetlendiğini anladı.

İşte başlıyor. Şimdi bu küçük su damlacıkları, bir bir yere düşecek. Sanki hepsi birbiri ile arkadaş da el ele vererek, beraber yeryüzüne iniyorlar? diye, sesli düşünürken, arkadaşı Leyla;

-Nazancım bir şey mi dedin? Diye sordu.

-Yok canım, kendi kendime sonbaharı düşünüyordum. Daha bir ay öncesi, sıcaklardan nasıl da bunalmıştık? Ama çeşit çeşit, sulu sulu meyveleri yerken de keyifleniyorduk. Yavaş yavaş, yediklerimiz, giydiklerimiz, nasılda mevsime göre şekilleniyor? Sana da tuhaf geliyor mu?

-Tuhaf mı bilmem ama kesinlikle düşünmek lazım. Doğanın bize bir mesajı var gibi ne dersin?

Nazan; “Vallahi ben bu mesaj işlerinden pek anlamıyorum arkadaşım” diyerek, tebessümle kahvesinden bir yudum aldı ve işine koyuldu. Birikmiş dosyalarını tamamladı. Eve döndüğünde, eşinin terliklerini kapının ağzında göremeyince içerde olduğunu anladı. Seslendi ama cevap alamadı. “Aman, kesin koltukta uyukluyordur!” diye içinden geçirdi.

Eşi, her zamanki gibi ondan önce gelmiş, yemeğini yemiş ve uyuyakalmıştı. Sabahları işten önce spora gitmek için çok erken kalkıyordu. Duşunu orada alıp, direk işe geçiyordu. Maalesef birbirleriyle çok zaman geçiremiyorlardı. Sabah rutinleri arasında, sadece, “Günaydın, çıkıyorum ben, görüşürüz” cümlesiyle yetinmek zorunda kaldıkları bir iletişimleri vardı.

Nazan, bu durumdan zaman zaman şikâyet etse de artık alışmıştı. Eskisi kadar söylenmiyordu. İlk zamanlar her fırsatta bu durumu konuşmaya çalışıyordu.

-Farkında mısın Kenan? Şu evde beraber yaşıyoruz ama sanki aile olamadık? Çok üzülüyorum. Bu konuda ortak bir çözüm üretsek olmaz mı?

-Çalışmak zorundayız, Nazan ne yapalım. Bir süre böyle idare edeceğiz birbirimizi, aklıma bir fikir gelmiyor.

Yine yol kat edememişlerdi. “Ben mi abartıyorum? Galiba biraz suçlar gibi konuştum. Kenan’da haliyle sinirlendi. İşten izin isteyip, biraz erken çıkayım. Şöyle sevdiğimiz yemeklerden yapayım. Sonra güzel güzel konuşuruz. Ne de olsa, tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır derler, belki bu sefer O’da bana hak verir.”

Planladığı gibi eve erken gitti. Hazırlıklarını yapıp, masayı kurdu. Camın önündeki koltuğa oturarak, eşini beklemeye başladı. Havanın karardığını fark edince; “Arayayım en iyisi, nerede kaldı ki?” diyerek telefonunu almak için etrafa bakınırken, gelen mesaj sesiyle masanın üzerindeki telefona yöneldi.

“Canım ben biraz gecikeceğim, merak etme!”

Oysa ne konuşacağına kadar düşünmüştü. Beklentisi farklı olduğu için hem canı sıkıldı hem de çok üzüldü. “İşten de boşuna izin aldım! Neyse yapacak bir şey yok. Artık hafta sonu kahvaltıda konuşuruz” diyerek, kendine masadaki ikramlardan küçük bir tabak hazırladı.  

Nihayet pazar günü gelmişti. Sabah kalktı enfes bir kahvaltı sofrası kurdu. Çayları doldururken, sabırsızlandığı konuşmasına başlamıştı bile; “Aşkım, anlıyorum ikimizde çalışıyoruz. Senin iş yükün tabi ki fazla. Bir de yol seni yoruyor. Bunu da anlıyorum. Ama ikimiz bu evde, neden beraber vakit geçiremiyoruz? Ben geliyorum, sen uyuyorsun. Sabahın köründe daha gözümü açmadan, gidiyorsun. Yanlış anlama, şikâyet etmek için konuşmuyorum. Ama ben seninle daha fazla vakit geçirmek istiyorum” diyerek, tüm kahvaltı boyunca, sevecenliği ile konuşup, derdini anlattı. Eşiyle olan problemini konuşarak, çözeceğini zannediyordu. Kenan yemeğini yerken, dinledi ve dinledi. En sonunda; “Tamam hayatım, haklısın bundan sonra dikkat ederim” diyerek konuyu kapattı.

Bir iki gün gerçekten eskisinden dikkatliydi. Nazan, tam da bu güzel konuşma işe yaradı diye düşünürken, yine aynı rutine döndüklerini fark etti. Artık ne yapacağını bilmiyordu. “Kızıyorum olmuyor. Küsüyorum olmuyor. Konuşuyorum olmuyor. Konuşmasam da olmuyor. Olmuyor işte…” diye kendi kendine dertlenmeye başladı. İşe gitmişti ama morali bozuk, canı sıkkın ve suratı asıktı. Karşı masasında oturan Leyla, O’nu böyle görmeye alışkın olmadığından;  

-Nazancım neyin var canım, hasta falan mısın?

-Yok değilim. Ama canım çok sıkkın.

-Paylaşmak, konuşmak ister misin?

Nazan derin bir nefes alıp, sesli bir şekilde ofladı. Evdeki durumu anlattı. Kısa bir sessizlikten sonra Leyla;

-Nazancım hatırlıyor musun, geçen gün sonbahar üzerine konuşmuştuk? Bana her şeyin sonbahara uyumlandığından ve bir mesaj verdiğinden bahsetmiştin.

-Evet hatırladım da şu an konumuzla ne alakası var anlayamadım?

-Düşünsene her şey bir mesaj veriyorsa, o zaman etrafımızdaki insanlar da bize mesaj veriyor olamaz mı?

-Nasıl yani?

-Şöyle ki; Yaz mevsimindeydik. Havalar soğumaya başladı. Ne yaptık? Üşüdüğümüz için yada ıslanmayalım diye, yağmurluklarımızı giymeye başladık. Yani mevsimler bile gelmeden önce bize bir işaret veriyor. Biz bu işaretleri fark ettiğimiz zaman tedbir olarak, şemsiyemizle evden çıkıyoruz. Peki neden?

-Tabi ki ıslanmayalım diye Leyla, ama hala konuyla alaka kuramadım.

-O zaman ilişkilerde de insanların bize verdiği mesajları, işaretleri anlayabilirsek, yaşadığımız problemlerin sebebini anlar, yaşayacak olduklarımıza karşı öngörülü olup, tedbir alabiliriz.

-Kafam karıştı!

-Nazancım aslında çok basit, insan problemi yaşarken duyguları aktif olduğu için hayatın verdiği mesajları bazen algılayamıyor. Mesele problem yaşamak değil. Problem gelmeden önceki işaretleri algılayabilmek! Tıpkı, sonbahar gelmeden önce yaprakların sararması, havaların soğuması, bazen yağmur yağması gibi…

Sanki bize, kışın kapıda olduğunu haber vermiyor mu?

Nazan’ın zihninde şimşekler çaktı;

-Evet ya, gerçekten kış gelmeden önce işaretini veriyor. Her şey işaret veriyor ve bir mesaj taşıyor. Biliyor musun? Nişanlıyken, Kenan buluşmalara hep geç kalırdı. Hep bir bahanesi vardı. Ve her zaman kendisini öncelerdi. Evlenince ben onu düzeltirim derdim. Meğer bugünlere dair yaşayacaklarım bana gösterilmiş. Hay Allah, şu an çok şaşkınım! Peki ilişkideki bu problem, neyin habercisi?

-Bunu sen bulmalısın. Ama şunu söyleyebilirim; Aynı sebepler, aynı sonuçları doğurur. Bazen bir şeyleri değiştirmek gerekir. Sadece düşün ve kendinle yüzleşmekten korkma. Kenan iyi bir çocuk, siz çok iyi bir aile olacaksınız.

Nazan o gün zamanın nasıl geçtiğini, ne ara akşam olduğunu, anlayamadı. Servise binmek üzere şirketin önünde beklerken, yağmur çiselemeye başladı. Bir anda şiddetlenince, tüm bekleyenler, koşturarak, ofisin girişindeki boşluğa sığındı. Nazan durdu, yüzüne düşen damlalar hoşuna gitmişti. İki durak mesafesinde olan evine, yürüyerek gitmeye karar verdi. Çantasından yağmurluğunu çıkardı, kapşonunu başına geçirdi. Düşünceleriyle birlikte, ıslak sokakta, yavaş yavaş yürüyerek, gözden kayboldu. 

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…

Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Her şeyin mesaj veriyor olması ne güzel bir ikramıdır. Mesajı algılayıcı insan probleminden cozumnjukuyir .kaleminize saglik 🍉😊

    YanıtlaSil
  2. Hüsna Şule A.9 Ekim 2024 20:43

    Sebepleri oluşturmak ve işaretleri görüp okumakla ilgili çok güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  3. Mesajları okumak ne güzel konfor.
    İşaretleri okuma ilmimizi artırsın inşALLAH.
    Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  4. -Düşünsene her şey bir mesaj veriyorsa, o zaman etrafımızdaki insanlar da bize mesaj veriyor olamaz mı? Düşündüren yazı için kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. İşaret okuyabilme ilmi , ne müthiş :)

    YanıtlaSil
  6. elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  7. Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  8. Olay olmadan işaretini veriyor olması çok büyük merhamet🌸

    YanıtlaSil
  9. İlişkilerle ilgili güzel bi noktaya değinilmiş ve keyifle okudun… 🌸

    YanıtlaSil
  10. :-) İşaretler işaretler...

    YanıtlaSil
  11. Hayat bize işaretler verir işaretleri doğru okuyabilmek doğru sebepler oluşturabilmek önemli🌸

    YanıtlaSil
  12. Elinize sağlık..

    YanıtlaSil
  13. İnsan rüyalarındaki işareti bile merak ederken, kendi yaşadıklarının iz ve işaret taşıdığını bilemeyebiliyor ve sonucunda şans ve tesadüflere inanıyor. Bu büyük bir yanılgı.

    YanıtlaSil
  14. Güzel bir yazı

    YanıtlaSil

Yorum Gönder