Emel’in küçük kızı gözlerini ovuşturarak yanına geldi. Meryem 3 yaşını yeni doldurmuştu. Erkenden yürüyüp, erkenden konuşmuştu. Önce kelimeleri söylemeye çalışmış sonra her şeyi sormaya başlamıştı. Her gördüğüne bu ne bu ne diye soruyordu. Arkadaşlarının çocukları bu sene kreşe başlamışlardı. Kız onları görüp heveslenmişti. Ama Emel okula gitmesi için erken olduğunu düşünüyordu.
Emel, kızının geldiğini görünce gülümsedi ve yine başlıyoruz diye düşündü. Şimdi her söylediği kelimenin anlamını soracaktı. Çünkü artık bu ne? diye sormuyordu. Bu ne demek? diye soruyordu.
İnsan zihninin ne güzel programlandığını düşündü. Öğrenme sistemi ne kadar güzel çalışıyordu. Önce hiçbir şey yapamadan sadece dokundu, hissetti bebek. Sonra yavaş yavaş duymaya, görmeye başladı. Sonra sesler çıkardı, sonra kelimeleri öğrenmeye başladı. Her gördüğü eşyaya bu ne diye sordu. Şimdi de bu ne işe yarar ve Bu kelimenin anlamı ne? Sorusunun cevabını arıyordu.
İnsanın anlam arayışı ne kadar da erken başlıyordu. İnsan zihni tanımlamak ve rahat etmek istiyordu. Tanımlamadığı anlamlandıramadığı her şey belirsizlik demek. Bu belirsizlikten korunmak için sürekli soru soruyor zihin.
Emel daha bunları düşünürken kızı Meryem;
‘Oyun oynayalım mı anne?’ dedi.
Çocukların oyun oynamaları sadece eğlence gibi görünebilir ancak oyunların içinde gerçek mesajlar doludur. Hayatı anlamaya, tanımaya ve tanımlamaya başladıkları süreçlerdir. Öğrenmenin maksimum olduğu zaman dilimi. Belki de artık bizim sormadığımız kadar çok soru sorarak öğreniyorlar hayatı. Bütün gün kızıyla oynayamıyordu. Ama birlikte oynadıkları yarım saatte çok değerli kazanımlar elde edebiliyordu
Hayatın minyatür hali gibi oyun. Her role girebiliyorsun, her şey herkes olabiliyorsun. her yerde olabiliyorsun. Hiç gitmediğin yerlere gidebiliyorsun. Bir çocuğa hangi durumda ne yapılabilir ne yapılmalı anlatabiliyorsun. Kime nasıl davranılmalı anlatabiliyorsun. Aslında okula gidene kadar evde öğrendiklerinin çoğu oyunlarda gerçekleşiyordu.
Annenin ev işleri de yapılması gerektiği için her an oyun olmuyordu. Bazen işlerini de beraber yapar ve onları oyuna dönüştürebilirlerdi. Gel birlikte kahvaltı hazırlayalım evimizi toparlayalım sonra oynarız. Kızı Tamam dedi. Ama hiç peşinden ayrılmıyor, sürekli soru soruyordu.
Kahvaltıda ne yiyeceğiz anne?
Yumurtayı ben kırabilir miyim?
O yumurtayı yeni mi aldınız?
Dünkü yumurta kahverengiydi. Bu neden beyaz?
Hepsine cevap vermeye çalışıyordu ama yetişemiyordu. Ve sonra en can alıcı soru başladı.
Ne zaman oyun oynayacağız?
Hemen oynasak olmaz mı?
Biraz sabretmen lazım?
Peki sabretmek ne demek anne?
Sabretmek… Biraz beklemek demek. Bir şeyin olması için beklemek. Beklemek mi? dedi. Kızı verdiği cevaptan hiç tatmin olmamıştı. En zoru da soyut kavramlardı. Kızı, Emel’e şimdiye kadar üstüne düşünmediği o kadar çok kelimenin anlamını soruyordu ki, cevap vermekte zorlanıyordu Emel.
Sabretmek ne demekti gerçekten? Sadece beklemek olsa bekle derdik. Demek ki başka bir şey daha yapması gerekiyor diye düşündü ama bir cevap bulamadı. Sonra aklına başka kelimeler de geldi. Daha bunun gibi anlamını bilmediği ne çok kavram vardı. Akıl ne demek dese biri. Aklımız olduğu için normal yaşayabiliyoruz derdi ama anlatamazdı ne olduğunu? Hele zihin, zeka… Düşündükçe kafası iyice karıştı. Peki iyi ne, kötü ne? İyi olmak için ne yapmak gerekir? Dost kim düşman kim? İnsan dostunu nasıl tanır?
Hemen birden kendine 3 yaşındaki kızı gibi hissetti. Bilmediği tanımlayamadığı ne çok kavram vardı. Hem de gittiği onca seminere, bitirdiği üniversiteye, okuduğu onca kitaba rağmen. Hangi okulu öğretiyordu bunları?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Tabiki deneyimsel tasarım öğretisi. Çok şükür.
YanıtlaSilİnsanoğlu sabretmeyi,beklemek veya tahammül etmekle zannetti,durdu.
YanıtlaSilİnsan öğrenen bir canlı. Doğru şeyleri merak edince doğru bilgiye ulaşıyor. Tabi doğru soruları varsa:) kaleminize saglik:)
YanıtlaSilne güzel hatırlatmalar, kaleminize sağlık
YanıtlaSilSabretmek… Biraz beklemek demek. Bir şeyin olması için beklemek. :)
YanıtlaSilKelimelerin anlamı üzerine bir hayat inşa ediyoruz gerçekten. Elinize sağlık...
YanıtlaSilne sorular ne sorular
YanıtlaSilDüşünmeden kavramları anlamadan yaşadığımızı görmemi sağladı yaxı .Kaleminize sağlık..
YanıtlaSilKaleminize sağlık çok güzel bir yazı🌸
YanıtlaSilHer sorunun cevabı var. Doğru yerde bakınca :) Ellerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilSoru zihnin şifası, düşünmek ve soru sormak ne güzel şey😊
YanıtlaSilBenim kızımda aynı şekilde ortaokula geçecek hala kelimelerin anlamlarını soruyor. Ve ben her seferinde günlük hayatta çok sık kullandığım kelimeleri nasıl anlatacağımı düşünüyorum çok ilginç geliyor çünkü bazen zorlanıyorum. Bilmek ve tanımlamak bambaşka şeylermiş. İşitsel çocuğu olan anneler ayaklı TDK gibi geziyorla :))
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı hangi okulda bunları öğrettiler ki basit görünen bu kavramlarla hayat nasıl değişiyor halbuki
YanıtlaSilkaleminize sağlık
YanıtlaSilEvet ya, bir çocuğa "hangi durumda ne yapılmalı" onu anlatıyoruz oyunlarla. Hiç dikkat etmemiştim. Çok işe yarayan bir yöntem aslında.
YanıtlaSilMerak etmek ve soru sormak öğrenmenin, gelişmenin ilk aşaması ve çok kıymetli.
YanıtlaSil