Yağmurlu bir Sonbahar günü uyandı
Cansu, kalktığında havanın kapalı olduğunu gördü. Kasvetli havayı görünce
morali bozuldu. Zaten uzun zamandır kendi hayatı içinde hissettiği buydu,
kasvet… İçi daralıyor, gittiği hiçbir şeyden keyif almıyordu. Birgün mutlu,
birgün dünyanın en mutsuz insanı olabiliyordu. Kullandığı antidepresan
ilaçlarının haddi hesabı yoktu. Onları içmek istemiyordu, içince bütün gün
ortalıkta sarhoş gibi dolanıyordu. İçmediği zamanda kötüydü. Bunları düşündüğü bir esnada telefonu çaldı.
Arayan erkek arkadaşı Murat’tı. Muratla 6 yıldan beridir birliktelerdi. Murat
işsizdi çalışmayı çok sevmez kısa yoldan para kazanmayı daha çok severdi. Evlenme
teklifi bile almıştı Murattan. Ancak maddi durumunun belirsizliği ve bu konudaki
rahatlığı nedeniyle bir türlü evlenemiyorlardı. Tembelliği Cansu’yu sinir
ediyordu. Aslında Murat’ı gerçekten sevdiği de pek söylenemezdi. Murat onda
büyük bir alışkanlık olmuştu. Cansu’nun ailesi Denizli’de yaşıyor kendisi de
İstanbul’da tek başına yaşam mücadelesi veriyordu. Murat’ı kendine bir sığınak
olarak görüyordu. Yalnızlığını paylaştığı, kendisinden cesaret aldığı biriydi. Hayatta
en çok korktuğu şey yalnız kalmaktı çünkü. İşte bu korku ile Muratla olan
ilişkisini 6 yıl kadar sürdürebildi. Bir yerlerde okumuştu ‘’Tek olmak
Yalnız Olmak Değildir Oysa’’ diye. Yine
de kendinde Murat’tan ayrılma cesareti bulamamıştı. Korkuyordu tek kalmaktan. O
yüzden de Murat’ın hayata karşı olan bu umarsızlığına katlanıyordu.
Birden kapı çaldı gelen Murat’tı.
Onu hiç böyle görmemişti. Çok mutlu ve heyecanlı bir şekilde içeri girdi.
-‘’Aşkım Sana çok güzel bir haberim var. ‘’
-‘’Ne oldu Murat? Niye bu kadar heyecanlısın’’
-‘’İş buldummmm!’’
Cansu çok sevindi. Uzun zamandır bu anı bekliyordu.
-‘’Çok sevindim Aşkımmm!’’diye sarıldı Murat’a
-‘’Bende çok mutluyum ancak ufak bir sorun var. İş şehir
dışında. Beni bir fabrikanın satın alma Müdürü yapıyorlar. Düşünsene, maaşı da
çok iyi’’
-‘’Tamam ama Murat ben sensiz ne yapacağım. Bende
çalışıyorum o yüzden yanına da gelemem.’’
-‘’Biliyorum aşkım ama bir müddet evlenene kadar katlanmamız
lazım’’
Cansu aldığı haberle yıkılmıştı.
Murat gidiyordu, yalnız kalacaktı. Ne yapacağını bilemiyordu. İçini korku ve
panik kapladı. En büyük korkusu ile yüzleşmek durumundaydı.
Bir zaman sonra Murat şehir
dışına çalışmaya gitti. Cansu da işe gidip geliyor, arada iş yerindeki
arkadaşlarıyla dışarı çıkıyordu. Kendini
çok yalnız hissediyordu. Bazen ‘’ölsem de kurtulsam bu hayattan ‘’ diye
geçiriyordu içinden. Böyle günlerde hep o şarkıyı dinlerdi ‘’Yalnızlık
Senfonisi’’. Şarkının sözleri şöyle başlıyordu. ‘’Anladım sonu yok yalnızlığın.
Her gün çoğalacak…’’ Bu şarkı sanki ona yazılmış gibi hissediyordu. Günler
böyle geçerken iş yerinden arkadaşı Ahmet’in babasının kalp krizi geçirdiği
haberi geldi. Cansu bir hışımla hastaneye Ahmet’in yanına gitti. İş yerindeki
herkes Cansu’nun neden bu kadar paniklediğini, telaşlandığını anlayamadı. Herkes Ahmet için çok üzülmüştü. Cansu’nun bu
durumu biraz abartılı gelmişti onlara. Cansu, günlerce hastanede Ahmet’in
yanında kaldı ona destek oldu. Hastanede olabilmek için iş yerinden yıllık izin
bile almıştı. En yakın arkadaşları bu davranışları anormal buluyordu.
Aralarında bir şeyler mi var acaba? Diye düşünüyorlardı. Emin de olamıyorlardı.
Sonuçta Muratla uzun süre beraberdi ve hala da birliktelerdi. Cansu’nun en
yakın arkadaşı Aslı bu duruma daha fazla sessiz kalamadı. Cansu’yla konuşmaya
karar verdi. Cansu’ya neler döndüğünü anlatmasını istedi. Cansu da Murat
gittikten sonra Ahmet’in ona çok destek olduğunu, onunla çok güzel zamanlar
geçirdiğini anlattı. Sonunda da yakınlaştıklarını ve birbirlerinden uzak
duramadıklarını anlattı. Aslı duyduklarına inanamadı, arkadaşını tanıyamadı.
-‘’Nasıl böyle bir şey yaparsın, Murat ne olacak onu
düşürdüğün durum ne olacak? İş yerindeki herkes sizi konuşuyor. Ya olanlar
Murat’ın kulağına giderse.’’
Aslı, arkadaşına çok kızıyordu aynı zamanda Ahmet’e
de çok sinirliydi. Nasıl bir erkek, başkasının kız arkadaşına yan gözle bakabilirdi.
Gittiği bir seminerde duymuştu. ’’Aldatarak başlayan bir ilişkinin sonu güzel
olmaz.’’ Bu söylenenler aklına gelince arkadaşını uyarmak istedi. Yaptığının
yanlış olduğunu böyle başlayan bir ilişkinin sonunun güzel olmayacağını
anlatmaya çalıştı. Nasıl başlarsa öyle biteceğini anlattı. Cansu bunları
duymak istemedi. Çünkü Murat’ın yokluğunu Ahmet’le kapatmıştı. ‘’Hayatta yalnız
kalmaktan korkuyorum. Sen bunun ne demek olduğunu bilmezsin’’ dedi. Aslı da bu
sözleri duyduktan sonra arkadaşı için bir şey yapamayacağını anladı ve sadece
olanları izledi.
Cansu bir müddet sonra Murattan
ayrıldı. Ahmet ile bir ilişkiye başladılar. Başta her şey çok güzel gidiyordu.
İkisi de birbirleri için yaratıldığını ve çok mutlu olacaklarını düşünüyorlardı.
Bir müddet sonra Ahmet’in kıskançlık krizleri ortaya çıkmaya başladı. ‘’Cansu
acaba beni de aldatır mı? Sonuçta bu ilişkiye başlarken Muratla birlikteydi.
Beni neden aldatmasın?’’ Bu düşünceler
Ahmet’in zihnini sürekli meşgul ediyordu. Cansu’yu her gittiği yerde arıyor
hatta takip bile ediyordu. Kıskançlık krizleri iyice şiddetlenmeye başladı. Ona
fiziksel olarak da zarar vermeye başlamıştı. Sürekli ayrılıp barışıyorlardı.
Aslı arkadaşının bu durumunu gördükçe sinir oluyor ve ona anlam veremiyordu.
Kendisine sürekli zarar veren biri ile nasıl birlikte olabiliyordu. Sonra
arkadaşının Ahmet’e bağımlı olduğunu fark etti. Arkadaşının bu bağımlılığından
kurtarmak istiyordu. Bağımlılığın nedeni Ahmet değildi. Aslında yalnız kalma
korkusu onu hep birilerine bağımlı olmaya itiyordu. Bu konuyu halletmeliydi.
Bağımlı olduğu kişi dün Murat bugün Ahmet, yarın da bir başkası olacaktı. Kendi
gittiği seminere onu yönlendirdi. Bir zaman sonra Cansu yaptığı yanlışları
anladı. Bir ilişkiyi bitirmeden başka bir ilişkiye başlamasının yanlış olduğunu
ve böyle bir ilişkininde çok uzun sürmeyeceğini fark etti. Bağımlılıklarından
kurtulmadan da mutlu olamayacağını anladı.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; ‘’Vefalı ol, bağlı ol ama asla bağımlı olma!’’ İnsan bir şeylere bağımlı olduğu sürece özgürleşemez.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Daha kendi tabağında ki yemeği yemeden başka kedinin önündeki yemeğe göz dikmek gibi birsey canlandı gözümde. Evet bu o değil ama biri bitmeden diğerine neden başlamak ister ki insan?
YanıtlaSilİnsan yaşadığı korkuyla yaptığı seçimlerin ne kadar yanlış olduğunun farkına varamıyor ta ki başına büyük bir iş gelmesin…
YanıtlaSilGüzel ve anlamlı bir yazı olmuş🌸
YanıtlaSilGüzel ve anlamlı bir yazı olmuş🌸
YanıtlaSilİnsan nasılda kendine ilizyon oluşturuyor ve bağımlılıklarıni dizayn ediyor ...Her bağımlılık özgürlüğü bizden alıyor ama biz fakr edemiyoruz .kaleminize saglik🌺
YanıtlaSilİnsan nasılda kendine ilizyon oluşturuyor ve bağımlılıklarıni dizayn ediyor ...Her bağımlılık özgürlüğü bizden alıyor ama biz fakr edemiyoruz .kaleminize saglik🌺
YanıtlaSilİnsan in bağımlı olduğunda seçimlerini hep yanlış yapıyor.
YanıtlaSilGercek ile sahte yi ayırt edemiyor.
Kalemine saglik
İnsan nasıl da kendini seçimleriyle zora sokuyor.. İnsanın en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmiyor: Aynadaki kişi!
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌸
YanıtlaSil