BİR DAHA MI GELECEĞİZ DÜNYAYA?

Çocuklarını okuldan almaya giden Burcu, radyoda çok da bilinen o şarkıya denk geldi. “Bas bas paraları Leyla'ya, bir daha mı geleceğiz dünyaya’’. En oynamayı sevmeyen, beceremeyen birinin bile oynayası geldiği o şarkı. Sonra da bu kez şarkının nakarat bölümünü yavaşça mırıldandı.

“Bir daha mı geleceğiz dünyaya” kısmını irdelemeye başladı.

Pandemiden sonra hızlanan dünya hayatında, gitgide birçok insanın yaşam felsefesinin bu cümle olduğunu fark etti.

Üç arkadaş, uzun süredir görüşemiyorlardı. Hepsinin ortak özelliği, iki küçük çocuklu anne olmalarıydı. O nedenle de uzun bir ara olmuş, görüşememişlerdi. Sonunda ortak bir gün belirleyip görüşebilmeyi başarabilmişlerdi. Tatlı tatlı sohbetlerini ederlerken Burcu, “Burası güzel bir yer ama fiyatları da iyiymiş” dedi ve gülüştüler. Burcu epeydir dışarıda bir şeyler tüketmediğini, o menüdeki fiyatları görünce fark etti. Dükkân da güzel tatlılar da vardı ve fiyatları da neredeyse bir yemek fiyatınaydı.

Burcu, “Gündüz vakti geldik ama akşamları nasıl oluyor, kalabalık mı acaba?” diye sordu arkadaşlarına.

Arkadaşlarından Aylin,” Evet ben bir ara gelmiştim, kalabalık olan bir yer” dedi.

Burcu “Bu kadar hayat pahalılığının günden güne arttığı bir dönemdeyiz ve kafeler full çekiyor, tam zıttı olması gerekmiyor muydu? Bu ne garabet” dedi.

Aylin ise,” İnsanlar artık şöyle düşünüyorlar; Hayat pahalı, nasılsa ev, araba alamayacağız, gücümüz yetmez, biz de hayatımızı yaşayalım kafasındalar”.

Burcu bu düşünceleri onlardan ayrıldıktan sonra düşünmeye başladı. Herhalde bu tarz düşünce yapısı çok fazla kişi de yoktur, arkadaşının kendi yorumu diye düşünüp konuyu kendi içinde kapattı.

Ertesi gün, cıvıl cıvıl güneşli bir günde çocukları okul çıkışında parka götürmek istedi Burcu. Bekar, 25-30 yaşlarında iki gencin, parkta buluşmuş sohbet etmeleri dikkatini çekmişti. Bankta oturan bu iki genç, salıncağa da yakın oturuyorlardı. 3,5 yaşındaki kızı Yaren “Anne beni sallar mısın?” deyince Burcu, kızını sallamaya kalktığında bu gençlerin konuşmalarına kulak misafiri oldu. “Ben de işe girdim,22.000 TL maaşım, evlenmeyi de düşünmüyorum, kiralar zaten 15.000 TL’den başlıyor. Ailemle yaşıyorum, evin geçim derdi de yok, böyle iyi”. Burcu, bu konuşmalara kendi kulaklarıyla şahit olmuştu. Hemen aklına, arkadaşı Aylin’ nin söyledikleri geldi. Sonra başka bir arkadaşının da iki kardeşinin de evlilik çağına geldiklerini ve evlenmeyi düşünmediklerini söylediğini hatırladı. Bu kadar benzer şeylerin üst üste duymasının tesadüf olmayışı kafasını kurcaladı. “İnsanlar bu düşünce yapısında ve seçimleri de buna göre olmaya mı başladı cidden, eyvah ki ne eyvah” derken buldu kendini. Evli olanlardan çocuk sahibi olmak istemeyenlerin de çıkış noktası bu olmaya başlamıştı. Onlar da “Çocuğumuzu özel okullarda, iyi koşullarda yetiştiremeyeceksek, çocuk istemiyoruz” deyip kestirip atmışlardı. “Madem çocuğumuz yok, biz de dünyayı gezeriz. Bir senede 2 tatilimiz yurtdışı, 3 tatilimiz de yurtiçinde olmuş olur” mantığında yaşamaya başlamışlardı. Burcu düşüncelere daldı. Peki bu iş nereye gidecekti. Evet enflasyon giderek artıyordu ama bu evlenemeyecek ya da çocuk sahibi olmayacak kadar insanı etkileyen bir durum haline gelmiş olması onu ürküttü.

Aile, aynı hedef doğrultusunda bir araya gelmiş topluluktur. Aile de hayatın kendisi gibi. Mutlu- huzurlu zamanlarımız olduğu gibi, sıkıntıda- zorlukta olacağımız zamanlar da olacak. İşte burada o yükü beraber hafifletmek mümkün. Dünya var olduğundan beri şartlar zor olsa da aile kurmak ister insan, yoklukta bile hem evlilik çağına gelmiş olanlar hem de onların ebeveynleri baş göz etmek isterdi çocuklarını. Burcu’nun kayınvalidesinin söyledikleri aklına gelmişti. Kayınvalidesi “Biz evlendiğimizde şeker varsa çay yok, çay varsa şeker yoktu” derdi.

İnsan açlığını doğru yere koymadığında, açlığını yönetemediğinde o zaman seçimleri de o yönde olmaya başlıyor. Amacımız, en iyi imkanlara sahip olmak, hiç sıkıntı çekmemek ve rahatlık olduğu için, aldığımız maaşla kira, faturalar ve en temel mutfak masraflarını da düşününce hiç mantıklı değil evlenmek, çoluk çocuğa karışmak. Ama insan kötü bir hesap yaptı. İnsan, düşündü, ölçtü, biçti; ne biçim ölçtü ve biçti ve sonra karar verdi. Halbuki insan, bir şeyi unutmuştu, hayatta tıkır tıkır işleyen yasalar vardı. Bilen için de bilmeyen için de işleyen, adam kayırmayan o yasalar. Ve insanın amacı, gerçeklikten uzaklaşınca neden yuva kursun ve aile olsun ki!  “Ya, bir kere dünyaya geliyoruz” cümlelerini çok duyar olmamız ve seçimlerimizin de bunun beraberinde tüketimlere dönüşmesini hızlandırdı.

İnsan çok pahalı bir cümle kurduğunun farkında değildi. Bir padişahın kullanmadığı telefon ya da ulaşım hizmetine, imkanına sahip ama bir türlü mutlu olamıyordu. Oysa yaşam felsefesi “Bas bas paraları Leyla’ya, bir daha mı geleceğiz dünyaya” idi.

 

  Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…

Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Günümüzde heryerde rastlayabileceğimiz o kadar hakim ve tanış olduğumuz bir dialog ki okudum mu yoksa daha önce yaşadığım birşeymiydi karar vermek bile çok zor. Bireyselliğin 1.sırada yeralması aslında birlikte yaşamaktan mücadele etmekten kaç yaşına gelirsek gelelim hala büyüyemeyen sorumluluktan kaçan yetişkin çocukları meydana getirdi.

    YanıtlaSil
  2. Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş elinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Leyla Sözüer19 Haziran 2024 18:45

    Günümüzün vebası haline gelen tüketim çılgınlığını ve buna rağmen insanların mutsuzluktan ne yapacaklarını şaşırmış hallerinin nedeni ne güzel anlatılmış. Emeğinize sağlık🌸

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize sağlık… Çok güzel herkesin problemini anlatan bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  6. Çok anlamlı ve güzel yazı olmuş. İnsan nasılda gerçekten uzaklaştığında benzer davranışları yapıyor.🌸

    YanıtlaSil
  7. Elinize sağlık...hislerime tercüman olmuş bir yazı..."nereye gidiyoruz böyle ?" sorusunu sormalı insan kendine ...

    YanıtlaSil
  8. Pahalılık ve mekanların kalabalıklığı tezatı benim de dikkatimi çekmişti. Rahatını beslemeye odaklandıkça sabrı azalan, fedakarlıktan uzaklaşan, bencil insanlar ne kadar çoğaldı. Egoyu besleyip, insanlıktan uzaklaşmak insanın ruhuna ne de acı veriyor aslında. Ruhu beslemeyi öğrenerek insanlaşmayı da öğreneceğimiz güzel günlere erme umudumuzu diri tutarız inşallah.

    YanıtlaSil
  9. Normallerin anormal olarak algılatıldığı bir toplumda yaşıyoruz. Ve herkesin böyle düşünmesi çok “NORMAL” bu ekonomik krizde diyebiliyoruz maalesef.
    Oysa hayat öyle birşey değil ki… insanoğluna bir tasma takmışlar ve onunda ipini paraya bağlamışlar… aslında hassas irdelendiğinde çok anlamlı bir yazı. Biz nereye gidiyoruz acaba diye düşündürüyor…

    YanıtlaSil
  10. Hakikaten günümüzü çok güzel değerlendiren bilinç açıcı bir yazı olmuş. Emeği geçenlerin kalemine sağlık... Çok kıymetli.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder