Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun
altında, sokağın hemen köşesinde boncuk boncuk bakıyordu. Tüylerinden belliydi üşüdüğü. Hasan
usulca yaklaştı kediyi ürkütmemek için. Hayvanları çok severdi. Kediyi o
halde görünce çok üzüldü. Onu incitmeden usulca kucağına aldı ve montunu
üzerine örttü. Islanarak, koşar adımlarla apartmana girdi. Merdivenlerinden
çıkarken, “Hiç
mi kimse görmedi seni bu yağmurda be yavrum!”
diye söylendi…
“Size de nankör derler” diyerek evin kapısını
açtı. Sırılsıklam olmuş, tir tir titreyen kediyi kuruladı ve ona hemen yiyecek
ve su verdi.
Dizlerinin üzerine çöküp yemek yiyişini izlerken
derin bir ah çekti. “İnsanların hemen hemen her konuda nankörlüklerine şahit
oldum. Nankörlüklerinin seviyelerine şahit olmak hala şaşkınlığımı devam
ettiriyor.” diyerek sitem etmeye devam etti.
Gerçekten nankör kimdi?
Gerçeği görmeyen…
Gerçekten kediler nankör olabilir miydi?
“Niçin
insanlar bu lafı kediler için kullanırlar, bilmiyorum?
İnsanoğlu işte hep karşıya bakar ve suçlar, bu
seferde kedileri suçlamış” dedi.
Aslında insan pek nankördür…
“ İnsan yaradılışı gereği iletişimde ve ilişkide
olduğu kim varsa kendisi gibi zanneder. Çoğu zaman da ilişkide beklediğini
bulamadığında işler kötüye gider. ‘Ben onu kendim gibi zannettim, ama
yanılmışım…’ der. İnsan niçin yapılan onca iyiliği görmez de nankör olmayı seçer.”
Derin düşüncelere dalarak kendi kendine sorular
sorup, cevaplıyordu.
“Yoğun tempoda çalışan biriyim… İnsanların
istekleri yerine geldiğinde ve gelmediğinde nasıl tepkiler verdiklerini otuz üç
yaşıma kadar film seyreder gibi seyrettim. Nankörlük sınırları
nereye kadar daha gidebiliyor diye. Çok şaşırtıcı sahnelere şahit oldum. Çoğu
can yakıcıydı.
İnsan zalim ve nankördür.
Nankör
olduğunda ona emek veren kişiye karşı zalimce davranır ve ona bedel
ödeyen kişiye ‘benim için ne yaptın ki!' der.
Zor zamanında destek vermiş, düz yola çıkmana
vesile olmuş. Daha ne yapabilir ki!
İşte bu karakterler minnoş kedi, seninle
birlikte gözümün önüne geldiler.
Bir onlara baktım, bir de sana.” diyerek
gülümsedi.
“Yaptığım kıyasa gerçekten inanamıyorum’’…
Katladığı bir battaniyeyi yatağının yanına sererek
Minnoş’ a da yatak serdi. Çoktan bir adı olmuştu kediciğin. Minnoş…
Sıcacık yuvasına kıvrılıverdi. “Söyle bakalım bu
kediler niçin nankörmüş anlat bana. Tırmalıyorsunuz falan diye mi nankör ilan
ettiler sizi acaba? Kendilerini hiç görmeden... He söyle bakalım Minnoş” diyerek
uykuya daldı.
Nankör olan kediler miydi? İnsanlar mı?
Hasan hayvanları çok severdi ama bir yandan da
dertleşmek için kedi bahane olmuştu. Onu
hem sevmek, ilgilenmek, hem de onunla konuşmak iyi gelmişti.
“Senin benim gibi bu dertlerin var mı? Biz
insanların dertleri bitmez diyerek ..” kara kediciğe anlatmaya devam
etti…
Toplumdaki yanlış inanç
“ ‘Kara kedi uğursuzdur. Kara kedi gördüğünde
başına kötü şeyler gelir.’ diye inançları var insanların. Görünce hemen
kafalarını çevirirler . Ama ben inanmıyorum bu düşünceye. Aç kalmış ve kimin penceresine
gideceğini bilen akıllı bir hayvan bu…
Bir o kadar masum ve muhtaç…
Uzun zaman bu yeşil gözlü, kara sokak
kedisini takip ettim. Sokakta giriş katta olan üç apartmanın pencerelerinin
etrafında dönüyor. İnsan gibi pencereye vuruyor. Yemek istiyor. Bu arsızlığı
benim çok hoşuma gidiyor. İştahlı yemek yiyeni ve misafiri severim ben. Sen benim sessiz
misafirimsin. Üzgünüm sürekli olarak evime alıp, bakamam ama dışarda
ihtiyaçlarını karşılarım.
Yemek istiyor, yemeğini yedikten sonra
kendini sevdirtiyor ve yanımdan ayrılmıyor.
Aramızda bir bağ oluştu sanırım. Beni gördüğünde
şapşik kucağıma zıplamak istiyor, kucağa çıkamayacağını anladığında göz hizama
geliyor.
‘Sevgi arsızı’ demekte haklıyım değil mi şimdi sana?
İlginç olan ne biliyor musun?
Apartmanın içine girmiyor, camım açık olmasına
rağmen evin içine girmiyor. Camın önündeki mermere gelip, sevdirtiyor
kendini. Yemek vereceğim zaman nereye doğru gideceğini biliyor.
Fakat yemeğini diğer sessizce yanına gelen arkadaşlarınla
paylaşmıyor.
Bak nasıl da ‘Hayır’ demeyi biliyor. Sınırlarını bilmesi
hoşuma gidiyor.
Nankör değil, vefalısın sen. Beni ne zaman görsen
sokakta yanıma koşuyor, sonra tekrardan kendi hayatına dönüyorsun.” dedi ve
derin bir iç çekti Hasan.
Sınırlarını bilmek, haddini bilmektir.
Keşke insanlar da bilse…
Kedi kadar…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Kendini görmeyen insanoğlu. Hakkını savunamayan, düşünme yetisi olmayan masum kedilere nankör diyerek yeni bir nankörlüğe imza atıyor. Kaleminize sağlık🌸
YanıtlaSilKediler üzerine yazılan bu yazı , çok dikkatimi çekti, ve okudukça bir zamanlar Kızımın küçücükken aldığı ve eve getirip , 4 yıl misafirimiz olan kedimizi hatırladım . Kedileri yakından tanıma fırsatı olup birlikte olan insanlar kendilerin nankör olmadığını , çok karakterli Bir hayvan olduğundan bahsederler . İ Kedilere istediği birşey yaptırmak isteyip yapmadığı için nankör der çoğu kez insanlar . Oysa Kediler İstemediği bir şeyi yapmaz . İletişimi kimle kuracağını da kendisi seçer . Vücudunda ki temizlik ihtiyaçlarını kendisi yapabilen bir canlı olması da başka güzel ayrıntıdır .Yazınızda tesbit elen insan nankördür . Cümlesi ne kadar doğru , kendisini göremeyen ve kedileri suçlayan insan . :))) kaleminize sağlık. Bayağı güzel düşündürdü beni. Eskilere götürdü. Şimdiye geldim . Teşekkürler
YanıtlaSilİnsanoğlu sınırları ile güçlüdür insanoğlu sınırları ile mutludur. İnsan çoğu zaman bu sınırı koruyamaz. Bir şey sınırlarının olması içindekini değerli yapıyor. Koruyamadığım bütün sınırlar aklıma geldi yazıyı okuyunca...
YanıtlaSilŞüphesiz insanoğlu çok nankördür... Elinize emeğinize sağlık...
YanıtlaSilHayriye Akgül
YanıtlaSilHayatımızda sınırlar önemli
İnsanoğlu istediği olmadığın da Nankorlesir
Kedidir kedi... İnsanoğlu hiç kendine bakmaz. :-)
Sil