Bahar mı gelmişti, yoksa Levent âşık olduğu için mi kış mevsiminde bahar yaşıyordu. Her yer bembeyaz kar örtüsüne bürünmüş, adeta kartpostal olacak manzara vardı. Ama Levent’in içindeki ateş tüm karları eritir derecedeydi.
Levent
üniversiteyi burslu kazanmıştı. Dört çocuklu bir ailenin en büyüğüydü. Babasını,
çok küçükken traktör kazasında kaybetmişti. Evin yükü omuzlarına erken yaşta
çökmüştü. Bir yandan okula gider, bir yandan babasından kalan hayvancılık işini
sürdürmeye çalışırdı. En büyük hayali ise okuyup, ailesine daha iyi bir hayat
sunmaktı. Annesi ve kardeşleri her zaman onun destekçisi olmuşlardı. Omuzlarındaki
yükü hafifletmek için çabalamışlardı.
Üniversite
sınav sonuçlarının açıklandığı yıl, Levent çok iyi bir okulu burslu kazanmış
olmasına rağmen, rahatça başarısına sevinememişti. Okulu kazandığı için
seviniyor ama ailesini geride bırakacağı için üzülüyordu. Annesi valizini
hazırlarken; “Sen kardeşlerinin babası değil ağabeyisin. Senin de bir hayatın
olacak. Sakın gidiyorum diye kendini üzmeyesin. Levent’im, ilk göz ağrım. Yolun
açık olsun.” Oğlunu yolcu ederken göz yaşları dökülmüştü yanaklarından
annesinin. Yola koyduğu can paresinin ardından su dökerken; “Hayırla git, hayırla
dön canım oğlum” diye dualar ediyordu.
Levent,
kırsaldan büyük şehre gelmenin şaşkınlığı içindeydi. Koca koca binalar,
kalabalık caddeler, trafikte arabalar, ona çok karışık gelmişti. İçine bir
korku düştü. Yapabilecek miydi bu bilmediği şehirde? Başarabilecek miydi?
Aklında sorular, etrafa şaşkın şaşkın bakarken sora sora okulun yurdunu buldu.
Yurt arkadaşlarıyla tanıştı, eşyalarını yerleştirdi. Yemek sonrası ise ilk iş olarak
annesini aradı. Gurbetlik zordu. Şimdiden ailesi gözünde tütmüştü. Annesine iyi
olduğunu, yurda yerleştiğini anlattı. Üzülmemesini söyledi. Tekrar aramak üzere
telefonu kapattı.
Sabahın erken saatinde, Levent hazırlanmış, kahvaltısını yapmak üzere yemekhaneye iniyordu. Onun gibi farklı şehirlerden okumaya bir sürü arkadaşı gelmişti. Hepsinin ayrı bir derdi, ayrı bir öyküsü vardı. “Şu hayatta tek sıkıntı çeken bir biz değilmişiz.” diye düşündü. Ama insan öyle düşünmez miydi? Başına bir sıkıntı gelse, sadece kendisinin sıkıntıda olduğunu düşünüyordu.
Zaman
su gibi geçerken Levent son sınıfa geçmişti. Dört yıl boyunca o zamanın şarkısında
söylediği gibi ‘seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli’. Levent’in platonik
aşkını anlatır gibiydi. ‘Canan’ canı kadar sevdiği kız olmuştu. Güldüğünde
gamzesi, baktığında insanın içini ısıtan gözleri vardı. Levent tam da bu
gözlere aşık olmuştu. Kalbi bu bakışlar altında adeta horon teperdi. Canan’ a “Günaydın”
diyene kadar dili damağına yapışıp kalırdı. Mezuniyet günü tüm cesaretiyle Canan’
a olan hislerini söyledi. Canan ise onun hisleriyle alay edip geçmişti. Hiç
beklemediği bu tepki karşısında Levent, hayal kırıklığına uğradı. Aldığı
“Hayır” cevabı ise onun hayattaki kararlarını çok etkilemişti. Mesela şiir
defterinin arkasına: ‘Kimse, senin gibi değildir. Herkesin hayata bakışı farklı
oluyor. İnsan algıladığını aktarıyor. Mesele insanın ismini, yaşını bilmek
değilmiş. Mesele insanın iç dünyasını ve egosunu tanımakmış.’ yazmıştı.
Yazdığı
şiirler birbirini takip etti ve Levent çok başarılı bir yazar oldu. Her yaş
grubuna göre yazdığı kitaplar tüm dünyada etkili oldu. Üniversitelerde gençlere
kendi başarı hikayesini anlatan söyleşiler yapıyordu. Gittiği bir okulda
söyleşi bitmişti ki, salondan tam çıkarken bir bayan yanına yaklaştı.
-Levent
Bey?
-Canan?
Sen misin?
-Evet...
Yıllar
sonra Levent, Canan ile karşılaşmıştı. Canan yanlış arkadaş seçimleri, yanlış
evlilik seçimleri derken, bir ömrü yanlışlarının bedelini ödeyerek geçirmişti.
O bedeller tabi ki onu yıpratmıştı. İki eski arkadaş bir kafede çay içerken, Canan
hayatını anlatıyordu Levent’ e.
-Senin
anlayacağın hayat hiç beklediğim gibi olmadı Levent. Elimde ne var ne yok
kaybettim.
-Seçimler
Canan seçimler….
“İnsanın
geleceğini yaptığı seçimleri belirliyor” dedi Levent eski arkadaşının yaşlı
gözlerine bakarken...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Hayat bizim seçimimizi bekler. Nötrdür. O sadece neyi seçmiş isek orada bize eşlik eder. İster doğru ister yanlış olsun.
YanıtlaSilKaleminize sağlık ;))
Seçimlerimizin çok kiymetli olduğunu bir daha anladım bu güzel yazınız sayesinde .
YanıtlaSilHayat sınav ise tabiki sorular ve seçimler olacaktır. Konuya dikkat çektiğiniz için teşekkürler. Üzerinde düşünmemiz gereken bir makale olmuş...
YanıtlaSilSeçimlerimiz bizi diğer canlılardan ayıran şeydir.🌸
YanıtlaSilSeçimleri insana yolculuğunda ya iyi arkadaş oluyor ne kötü...
YanıtlaSildoğru seçim yapmayı öğrenmeliyiz.. Teşekkürler
YanıtlaSilHayatta her seçim bir vazgeçiştir.Nelerden vazgeçiyoruz çok önemli
YanıtlaSilDoğru seçimler için doğru nedir bilmeli... Elinize emeğinize sağlık...
YanıtlaSil.. sen bir de benim derdimi dinle diyoruz.. çözümler bizle alakalı seçimlerimizle belirliyoruz hayatta karşılaşacaklarımızı
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilCanan levent'i seçmiş olsaydı çok farklı bir hayatı olacaktı. İnsan karşılaştığı olumsuz sonuçlarda hep hayata kızar bahtsızlığına kızar zalim felek diye kızar, kadere kızar. Oysa sonuç yaptığı seçimlerin sonucuydur. kendi oluşturduğu sebeplerin sonucudur. Teşekkürler yazı için.
YanıtlaSilYanlış secimlerimizde hayatımızda ki yolculukta mutsuz oluruz..mutluluğumuz için seçimlerinin çok kıymetli.
YanıtlaSilkaleminize saglik.....
Seçim sadece insana verilmiş bir olgu ise irademizi, faydamıza dönük seçim yapmakta nasıl kullaniliriz?
YanıtlaSil