YAZMA KORKUSU

 


Üniversiteden mezun olduktan sonra uzun bir süre iş bulamamıştı Ayşe. Nihayet çok iyi işlere imza atan bir tasarım ofisine yaptığı başvurusu kabul olmuştu. Yıllardır hayal ettiği bir iş ortamının parçası olmuştu artık. Aradan yıllar geçmiş, zamanla projeleri tek başına yönetir hale gelmişti. Yakın zamanda sergilenecek bir işin hazırlıkları ile meşguldü. Projenin ülke çapında ses getirmesi bekleniyordu. Ve Ayşe’nin kariyeri için çok önemli bir adım olacaktı. Ayşe heyecanla çalışıyordu. Öyle ki bazen çalışırken saatlerin nasıl geçtiğini bile unutuyordu ve çok büyük keyif alıyordu. Bu yüzden uykusuz kalmak bile ona zor gelmiyordu. Hevesle hallediyordu her şeyi. Ta ki ondan istenen şeye kadar. Sergi için bir metin yazması istenmişti Ayşe’den.

Kelimelerle arası hiçbir zaman iyi olmamıştı Ayşe’nin. Yazmayı sevmediği gibi konuşmayı da sevmezdi. Çocukluğundan itibaren güzel yazan arkadaşlarına imrenirdi. Bazı insanlar doğuştan bu konuda yetenekli miydi? Yoksa onun gibi acı çekerek mi yapıyorlardı bunu? Bu zamana kadar kelimeleri birleştirmekten hep kaçmıştı. Verilen ödevlerde sırf yazı yazmamak için; başkalarının işlerini de yapmıştı Ayşe. ‘’Yeter ki bana yazı yazdırmasınlar.’’ derdi. İnsan problemden kaçtığı zaman problem çözüldü zanneder. Oysa hayatta neyi ertelersen ertele, büyüyerek geri gelmez mi?

Teslim gününe 7 gün kalmıştı. İşi tüm detayları ile bilen tek kişi oydu ve ondan başka yazacak kimse yoktu bu yazıyı. Yazmak için masa başına oturacağı zaman da, dikkatini bir türlü yazmaya veremiyordu. Hiç haz etmemesine rağmen,  temizlik yapmak bile daha cazip geliyordu böyle zamanlarda. Ertelediği bu korkusu ile yüzleşmesi gerekiyordu artık. 7 gün boyunca her gün 20 dakika bu yazıya vakit ayırmıştı. 5 günün sonunda yazısı bitmiş, son iki günde üzerinden geçme fırsatı bile bulmuştu. Bu zamana kadar zihninde büyüttüğü bu korku için günde sadece 20 dakika yetmişti. Bir şeyi az ve sürekli yaptığında, umduğundan çok daha iyi bir sonuçla karşılaşmıştı Ayşe. Bu da hayretini kat kat arttırmıştı.

Aslında dünyada her şey böyle işlemez miydi? Bir bitkinin büyümesi, insanın bir alışkanlığı kendisine katabilmesi, fit olmak isteyen bir insanın sporu hayatının parçası haline getirebilmesi…

İnsan az olana kibir göstermediği zaman ancak ondan bir bütüne ulaşabilir, öyle değil mi?

Önemli olan az olana insanın sabredebilmesidir. İşte o zaman başarıyı beklesin insanoğlu…


 Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…

Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Bu yazı ne kadar da erteleyen ve kaçan beni anlatıyor :( Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Yazınız bana çok iyi fikir verdi,bir türlü egzersize baslayamiyordum,yarin 20 dk ile baslamayı deneyeceğim, teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Az olanı küçümsemeden devam edebilmek dileğiyle kaleminize, emeğinize sağlık 🦋

    YanıtlaSil
  4. Yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
  5. " İnsan problemden kaçtığı zaman problem çözüldü zanneder."İşte insanın hep uzaklaşmak istediği cümle...
    Aslında her uzaklaşmak ,başka bir yöne yaklaşmak gibi...
    ve İnsan yaklaştığı şeyi bilmiyorsa bu onun ya DOSTU ya da DÜŞMANI...

    YanıtlaSil
  6. Aslında en önemlisi başlayabilmek sanırım. “Yapamam “ demek yerine önce başlayabilmek ve sürdürebilmek. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Her sey basitle ve en minik parçayla en küçük adımla başlar... O zaman basiti basite alma... Damlalardir okyanusu olusturan... minik minik onemsiz gordugun o damlalar... 🍃

    YanıtlaSil
  8. Kimimiz başlamada Kimimiz devam ettirmede sorun yaşıyoruz asıl mesele o alışkanlığı kendimize kazandırmak yoksa her insan bir şeylere baslar ama devamını getirmek zordur sabır gerektirir .
    Az olana hürmet etmek ne güzel demişsiniz öyle ya insan az olanı kucumsuyor o yüzden ona vakit ayirasi gelmiyor halbuki küçümsememesi ona neleri kazandıracak
    Kaleminize sağlık,

    YanıtlaSil
  9. Yüreğinize sağlık ne güzel anlamışsınız zorlandığımız kısımların kolaylık şifresini.

    YanıtlaSil
  10. Bir şeyleri iyi yapabilsek de bir şeylerde de zorlanıyoruz. Zorlandığımız yerde kaçmadığımızda gelişme başlıyor aslında

    YanıtlaSil
  11. Önemli olan az olana insanın sabredebilmesidir. İşte o zaman başarıyı beklesin insanoğlu…

    YanıtlaSil
  12. Sadece yazmaktan değil gerçeğe uygun davranmaktan da korkabiliyor insan. Cesaret; korkuyor olmana rağmen adım atabilmektedir. Umarım cesur olmayı başaranlardan olurum.

    YanıtlaSil
  13. 'Az olana kibir göstermemek'...Hep yaptığımız ancak kibir olarak bile nitelendirmediğimiz bir şey aslında azımsamak,küçümsemek... Bu gerçekten 'kibir'... Farkındalık kattınız,kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  14. Başlayabilmek için ne güzel bir strateji. Sadece şu ana yada bugüne düşen payımızın bedelini ödemek bütüne değil parçaya konsantre olmak damlaları göl yapacak..

    YanıtlaSil
  15. Korkularımız bize engel oluyor üstesinden gelmek için verilen yöntem teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
  16. Basitin kıymetini bilenlerden olabilmek dileğiyle… O korkuyu yenen şeyin aslında o bir adım olduğunun idrakına vardıran bir yazı oldu kaleminize sağlık 🤗🌿

    YanıtlaSil
  17. Azın kıymetini bilenlerden olmak duasıyla 🥲🤍

    YanıtlaSil
  18. Kaleminize sağlık
    Net bir yazı olmuş. Aslına kaçtığımız olayların çokta aşılması zor şeyler değil. Azı küçümsemek.
    Hayatıma almak istediğim stratejiler için teşekkür ederim 🌿

    YanıtlaSil
  19. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  20. Ne güzel yazı okurken kendimi gördüm. Yüreğinize elinize sağlık🤲🏻

    YanıtlaSil

Yorum Gönder